Barış lafıdır gidiyor, çözüm süreciyle birlikte. Herkes
barış istiyor da neden ülke halen
karışık. savaşta mıydık ayrıca? Barış derken Hitler’in sözünü anmadan geçemeyeceğim. Sizler barış istiyoruz deyip duruyorsunuz. Ben, sizden daha fazla barış istiyorum. Hiç savaş olmadan barış olur mu? der, Hitler.
Anadolu
Toprakları binlerce yıldır sürekli savaşların, isyanların, taht
kavgalarının alanı olmuştur. Ta Sümerler,
hititler’den tutunda roma’ya, Osmanlı’ya hatta ve hatta günümüze kadar.
1420 Şeyh Bedrettin, 1444 Karamanoğlu, 1511 şahkulu, 1511, 1622, 1656,
yeniçeri, 1600’lere kadar Celali, 1622 yeniçeri, 1648 Vardar Ali Paşa, 1703 Edirne, 1730 Patrona Halil, 1797 Pazvantoğlu, 1807 Kabakçı Mustafa, Girit, Hersek; Makedonya, Sason, 1909 Adana,
1909 31 Mart, 1919 Bozkır, Şeyh Eşref, Aznavur, Yozgat, Düzce, Milli Aşiret,
Çopur Musa, Cemil Çeto, Demirci Efe, Çerkes Ethem,Pontus, Koçgiri, Şeyh Said, Menemen, Tunceli Ayaklanmaları, 60’la öğrenci olayları ve darbe, 70ler ve 80ler öğrenci ve işçi hareketleri ve darbe, 85den
itibaren PKK..
Dikkat ederseniz burada savaşlar yok ve arada daha irili ufaklı daha bir çok ayaklanma var. Anodolu
halkı tüm bu süreçte muhtemeldir ki ağır vergi yüküne,
dolayısıyla ekonomik zorluklara maruz kalmıştır.
Eee, savaşların ve ayaklanmaları finansmanı mutlaka
birileri karşılamalıdır. İncelendiğinde tüm bu süreçte rüşvet ve iltimas her daim var,
halen de devam etmekte.
Sözü nereye bağlayacağım. Belli ki hayat devam ettikçe ayaklanma, savaş, kriz, deprem, ölümler, yapılar, vergiler bu topraklarda hep devam edecek, eğer biz bu olayları kişişelleştirir ve içselleştirisek hep kendime zarar vereceğiz...Belki de ruhumuzdaki reflünün, stresin, kolitin kaynağı bunlardır....
Çözüm süreci, şehitlerimiz, paralel
yapı, dikey yapı, deprem, vergiler, krizler derken hayat geçiyor be dostum. Nehir
akıyor, taşlar yuvarlanıyor, Anadolu
nehrin taşlık sert debili yerinde girdaplar içinde,
bizler içinde balıklarız belki de. Mutluluk tüm bu olanlara karşı, hatta fırtına olduğunu bile bile halen tüm
bunların dışında kalarak değil, bunlara rağmen hayata devam etmek
ve mutluluğu kendimizle barışarak, bazen eylül yağmurlarında, bazen
baharın cıvıltısında, bazen işimizde, dostluğumuzda, şiirlerde...en çok da
ailemizde yakalamaktır belki de.