29 Mayıs 2015 Cuma

seçim...

seçimlere bir hafta kaldı, halbuki geçen sene de bu zamanlarda bir seçim yapmıştık. sahi biz mi seçiyoruz, yoksa seçilenleri seçmeye mi zorlanıyoruz. ben kendi adıma seçim yapsaydım bu partilerin hiç birini seçmez, bu liderlere oy vermezdim. ama kaç seçimdir seçilenlere oy vermeyi dayatıyorlar, ben de kendi adıma veriyorum ne yalan söyleyeyim. ekmek için ekmeleddine bile verdim.

seçimlerde önümüze koyulanların yetersizliği ve bilgisizliği bir yana kolayca yalan söylemeleri de çok ağrıma gidiyor. kitlelelere bu kadar kolay söyleyenlerin nelerine güvenebilirz ki? seçim sadece oy kullanmak mıdır ayrıca? kafam karışık, daha ağustostaki seçimlerde oy kullanmamaya karar vermişken arkadaşım ve eşimin ikna etmesine izin vererek ekmek için ekmeleddin demiş, ve hala sindirememiş biri olarak kafam çok karışık, bir de bunlara kim gelirse hangi parti kazanırsa bir şey değişmeyeceğini bilmek ve görmek de ayrı bir konu. ihaleler, en zengin listesi, bürokrasi, ortadirek dediğimiz olgular az yada çok farkla el değiştirecek eni konu.

belki de sistemin dışında kalmak, iyi veya kötü bu günahlara yada yeteneksizler ordusuna ortak olmamak da bir tercih olabilir mi? öyle yada böyle kazanan kazanıyor, kaç seçimdir hiç bir şekilde değişmedi sistem, krizler, çalkalanmalar, ihale yolsuzlukları, yeni en zenginler, bürokrasi, çok az kişi değişiyor 90 dan beri. yöneten ve nimetlerinden faydalanlar aşağı yukarı aynı. o halde biz neyi oyluyoruz, yoksa oylamaya mı zorlanıyoruz. hali hazırda 20 yıldan fazla süredir genel müdür yardımcılığı görevini yada daire başkanlığı görevini yürüten sayısız kişi var, kaç iktidar geldi geçti değil mi, ya da anap döneminden beri belki de daha öncesinden devam edegelen  kaç politikacı var, az yada çok ara sıra garnitürler eklniyor, geliyor ve gidiyorlar,

bu bir tiyatro da, bizlere sadece alkışlamak mı düşüyor/

18 Mayıs 2015 Pazartesi

wilson hastalığı..

geçen günlerde face'de gezinirken yeğenimin hastanede olduğunu öğrendim. abimi aradım hayırdır abi noldu doğukan'a dedim, halbuki bu zamanlarda doğukan'ın aksaray'da olması gerekiyordu, harita mühendisliği son sınıf öğrencisi çünkü. hasta dedi abim biopsiden çıktı, narkozun etkisiyle toparlanamadı hala, dedi. hastalığını sordum, wilson hastalığı dedi, şaşırdım tekrar sordum aynı yanıtı aldım bir kaç defa, kızdı internetten bak öğren dedi.

wilson hastalığı; bakırın vücutta özellikle karaciğer ve beyinde birikmesiyle ortaya çıkan genetik bir hastalık, Wilson hastalığı tedavi edilmezse çok ciddi belirtilere neden olabiliyormuş,Tedavi bazı ilaçlarla fazla bakırı vücuttan uzaklaştırıp bakırın birikmesini engellemeye yönelikmiş, karaciğere ve beyne hasar veriyor, gözlerde fiesher-kayser halkası görülüyürmuş, tedavi edilmezse ölümcülmüş, erken teşhis hayat kurtarıyormuş..

hemen eve geçtim, eşimle abimlere gittik, doğukan'da yeni gelmiş daha. biopsinin sonucuna göre tedavi başlayacakmış, beyindeki ve karaciğerdeki hasara ilişkin bir şey dememişler, abim suskun, yengem suskun, tedirgin bir bekleyiş, okudukça ben de tedirgin oluyorum, mutlaka çaresi olmalı, mutlaka tedavisi vardır, mutlaka erken teşhis edilmiştir, diye olmayan inancımla dua ediyorum, elden geldiğince umutlu şeyler söylemek istiyorum, karaciğer nakli falan gerekmez inşallah diye içimden geçiriyorum, abim yine de sakin görünüyor, 15 gündür tetkikler yaptırıyorlarmış, şok etkisi atlatılmış, nasıl üstesinden geliriz, nasıl dokukan'a umut aşılarız, diye düşünüyor olmalı. insan ne kadar da çaresiz kalıyor Tanrım.

bu nasıl bir hastalıktır da 400.000 de bir görülüyor, 44 yaşındayım ilk kez duydum, vücütta biriken bakırın dışarı atılamaması sonucu beyne, karaciğere ve diğer organlara hasar vermesi. vucutta bakırın ne işi var? geçen hafta okulu dondurmuşlar, cumaya biopsi sonucu alınacak ve tedaviye yönelik işlemler başlayacak. Tanrım ne olur erken teşhis olsun , tanrım nolur tedavisi olsun....18/05/15, ank.


Aradan 20 güne yakın zaman geçti, bu arada biz Doğukan’ın karaciğerinde normalin üç katı bakır bulunduğunu öğrendik tetkiklerde. Bakır madeni gibi velhasılkelam. Yer yer güve yenikleri var, ama çok hasar yok onarılabilir ilaç tedavisi ile. Asıl hasar beyinde, ellerde titremeler, konuşma bozukluğu, dikkat dağınıklığı, ilaç tedavisine başlanacak, ilaçlar eczanelerde yok, ecza depolarında yok, yeni bir şey daha öğrendik bu arada yurt dışından ilaç getiren Eczacılar Birliğinin  bir birimi var buraya başvuruyorsun, onlar ellerinde varsa veriyorlar, yoksa 1 ay kadar bekliyorsun, ellerinde olmasını umut ediyoruz. Dün rapor çıktı, ilaç yazıldı, trientine dihydrochloride, doğru eczacılar birliğine gittik, 2014 kasıma kadar sorun varmış, artık 2014den itibaren ms, kanser ve wilson  gibi hastalıkların ilaçlarında stok yapıyorlarmış, 1 ay beklemeye gerek kalmayacakmış, ne güzel.rapordaki ve reçetedeki imza, mühür , doz gibi ayrıntılardaki eksiklikler giderildikten sonra dün akşam itiberiyle Doğukan ilaç kullanmaya başladı, 3 ay sonra inşallah yan etkisi fazla olmadan ilaçlar vücudundaki bakır düzeyinde bir düzenleme yapar diye umuyoruz.bu arada sevgili kahve telvesi güzel dilek ve umutdolu  bakışın için teşekkürler.04/06/2014, ank.

8 Mayıs 2015 Cuma

içmişim güzeliz bu akşam
huzurevinin andırır abantta
yağmur yağar bütün gün
bu mayıs akşamında,
çiseler tabiata tüm görkemiyle
çiseler üzerime  buz gibi havada
sigara içsem bırakmadan önce son bir kaç defa
ne derler diye düşünmeden
düşünmeden ufak çıkar hesaplarını
ödün vermeyi gerektiren kendinden
düşünmeden kendime gelsem..
ey benim güzel düşüncelerime
hayatla bağdaşamayan..
                abant, 08/05/2015 e.k




dayanamam...

verme ellerini ellerime
dikme gözlerini gözlerime
ellerim tutuşur
gözlerin kalbimi eritir
dayanamam yorgunum

dayanamam yorgunum
saçlarının kokusuna esen rüzgarda
bahar gelmiş neyleyim
bir varmışsın bir yokmuşsun neyleyim
ben yorgunum böyleyim...
                      abant, 08/05/2015 e.k

sızı...

yağmur yağar abantta inceden
inceden bir sızı girer kalbine
bu hoyrat nankörlüğün sızısıdır
bıçak gibi saplanır böğrüne
en değer verdiğin yerden gelir
ve emek sarfettiğin  yerden
kestirmek mümkündür
öngörmek mümkündür
yine de kondurmazsın...
sen bir şey öğretemezsin
sen bir şeye yönlendiremezsin
sadece ve sadece hayat öğretir
ama sana da öğretir
her defasında tekrar tekrar.

abantta yağmur çiseliyor
bulutlar göl üzerine çökmüş
yüreğine değil,
tazelenme vaktidir
hakettiğinden fazla değer
vermeme vaktidir
tekrardan öğrendiğin..
sen bir şey öğretemezsin
şu lanet riyakar hayatta
riyayı da hayat öğretir,
liyakati de  hayat öğretir
öğrenirsin tekrardan...
                     Abant, 08/05/2015 e.k