17 Kasım 2015 Salı

marlboro man and harley davidson

sinema tarihinin kötü filmlerinden biri olarak sayılabilir belki. imdb puanı 6.0 olan marlboro man and harley davidson filminden söz ediyorum. hayatımda hiç giyinmedim ama, hep filmdeki don johnson gibi giyinmek istedim, meşin yelek, gömlek, kovboy çizme ve şapka. kovboy çizmelerin en revaçta olduğu 90ların başlarında bile giymedim hiç ne yazık ki. filmin girişindeki müziği de çok severim ayrıca, bon jovi'nin wanted dead or live. ne müthiş bir bir müzik ve filmin girişine ne güzel uymuş, amerikan rüyası, görkemli şehirler, endüstri, otoyollar, özgürlük ve uyuşturucu. 

kaygısızca demir atımla gezmek isterdim bende, para sorunsalı olmadan. hep istedim şehir şehir gezinmeyi. içki zaten var, sigara da fazlasıyla.  biraz uyuşturucuya da bulaşmak fena olmazdı, en azından esrara.  ülkede gezmediğim şehir, ilçe neredeyse kalmadı diyebilirim, ama iş dolayısıyla oldu tüm seyahatler ve hep koşturmaca içinde geçti. mickey rourke filmin başında bir kasaba otelinde sabahlıyor ve erken saatlerde yola çıkıyor, iyi bir harley var altında. 2 yıl kadar başıboş nerde sabah orada akşam  geçirdiği 2 yıldan sonra dönüyor, yüzlerce mil kat ediyor, yolcuya haz veren şey varmak istediği yer değildir, sadece yolda bulunma arzusudur. don johnson bir kasaba kentinde bilardo oynuyor parasına, kavga, içilmeyen malbroro. camel olmasını isterdim. 

ve silahlar. desert eagle, çöl kartalı. vazgeçilmeyen baba yadigarı çizme. arkadaşlık, aşk, hepsi ayrılık ve özgürlük ikileminde veriliyor. belki de hep olamadığım bir tarafımı simgelemektedir bu filmdeki figürler. defalarca izledim, masal gibi gelir bana, halbuki öykü sıradan.silahlar ateş etmek içindir harley, fırlatmak için değil.asla kaçan otobüsün ve giden kadının peşinden koşmayacaksın. repliklerini de beğenmiştim maço olmasına karşın. başıboş yaşamak, kaygısız olmak, günün tadını çıkarmak yarını düşünmeden belki cazip olan tarafı budur filmin. belki biz her geçen gün daha fazla kuşatılarak, kendimizi bastırarak yaşadığımızdan ve ne yazık ki bunu ben fazla duyumsadığımdan kaynaklanıyor olabilir. benzer bir tema ölü ozanlar derneğinde de vardı, ama biraz daha sanatsal bir tarz da vermişti bu mesajı. insanı yaşadıkları mı biçimlendirir, yoksa yaşayamadıkları mı? 

4 Kasım 2015 Çarşamba

kaybettik biz....

kaybettik biz, kaybettik kaçıncı defa..her defasında yanıldım, yanıldık..sığ ve sağ parti %34lerler başlayan seçim serüvenini, %46, %49, %41 ve %49 olarak sürdürdü ve her geçen gün hayatı bize zindan ederek, yaşama ve nefes alma şansı bırakmayarak, hiç bir atamada nüfus etmemize izin vermeyerek, kamplaştırarak, türbanlı bacım, 28 şubat, cumhuriyet mitingleri, 376, anayasa referandumu, yetmez ama evet, açılım, gezi olayları, enflasyon, istikrar, kömür, bulgur, ihale, nükleer santral, köprü, tünel, havaalanı, hes, mısır, rabia, filistin, vanminüt, yedirmeyeceğiz, uzunboyluadam, reis, paralel, fetö, ergenekon, balyoz, kürt sorunu diyerek son 14 yılımıza ipotek koydu, kültürel yaşam ve sanat anlayışına yaşam şansı yok, her şey cami, namaz, çok şükür, başörtüsü eksenine oturdu, öyle yada böyle hep kazandılar ve hep kaybettik biz, belki de sığ muhalefet partilerinden dolayıdır, ama sonuç yaşam gelip geçiyor ve yaşamımızın geçmiş 14 gelecek muhtemel 8 yılı daha bunlarla geçecek, hep kendimizi kollayacağız, ve hep onları izleyeceğiz, onlar yine çok şükür diyerek fütursuzca davranacak ve ülkenin yeni sahibi bizleriz, biz yer biz içer biz hak ederiz diyecekler geçmişte olduğu gibi, şehitler çoğalacak, defakto olarak değişen rejim tamamen değişecek belki de..

kaybettik biz her geçen gün daha da kuşatılarak..ne acı ülkenin milliyetçi partisi ayrılıkçı milliyetçi partisinden daha az mv çıkardı...kazanan hep haklı mıdır, çoğunluğun azınlığa tahakkümü demokrasi midir, demokrasi bir yanılsama mıdır?kaybettik biz dostum, kaybettik. rejimler değişir, partiler değişir, ülke değişir, mevsimler, iklimler, yüzler değişir,zaman geçer, şuracıkta 60 bilemedin 70 yılımız yaşam tarzımıza ve özgürlüğümüze müdahale edilerek geçmiş olacak, ne kadar mutlu olabiliriz ki bu kertede.kendimizi daha anlatamamışken en yakınınızdaki insanlara, yaşam tarzı, hak, hukuk, özgürlük, adalet, eğitim,sağlık, gelecek kaygımızı nasıl anlatabiliriz ki geniş kitlelere.belki de biz yanılıyoruzdur, ama beni hor gören, inancımı yada inançsızlığımı sorgulayan, mezhepleri, milliyetleri sorgulayan, iş, ilişki ve hukuku buna göre yorumlayan bir anlayışla nasıl barışabilir, nasıl anlayabilir ve nasıl hoş görebilirim ki?

kaybettik biz, nedendi, nasıl oldu geç artık, birikimim de buna elvermiyor sanırım, kaybettik, ilticamı etmeli uzak diyarlara bilmem, abdülhamit, hani şu çokca övülen akp döneminde padişah isdibdat yönetiminden bunalan serveti fünuncular doğulu yaşam biçiminden bunalmışlar, uzak diyarlara özellikle yeni zelandaya göçmek istemişler, ancak başaramışlar, hep hülya olarak kalmış, aradan 100 küsür sene geçmiş, yine doğulu, skolastik yaşam biçimi dayatması, yine isdibdat, yine bunaltıcı yönetim şekli. baş örtülü  bacım mutlu olsun yeterki, en lüs arabalara onlar binsin, üst kurullara, önemli mevkilere bilgi ve yetisi çok şükür, elhamdulillah, allahuekber, ihale, hes, bölünmüş yol ile sınırlı insamlar gelsin yeter, gerisinin canı cehenneme.kaybettik biz dostumkaybettik, baykal, kılıçdaroğlu, bahçeli, büyükanıt, özkök, adoğan, koçgrubu, cemaat, pkk truva atları oldu içimizde.kaybettik....